WhatsApp Image 2025-01-31 at 20.20.08

Algoritmaların Gölgesinde: Sosyal Medya Dostumuz mu?

Yiğit Aydın Şahin

Yiğit Aydın Şahin

Yiğit Aydın Şahin, sosyal medya ve dijital iletişim alanında kendini geliştiren bir içerik üreticisi ve iletişim çalışanıdır. İstanbul Medipol Üniversitesi’nde Radyo, Televizyon ve Sinema bölümünde eğitimine devam eden Yiğit, aynı zamanda sosyal medya yönetimi, grafik tasarım ve video prodüksiyon alanlarında aktif olarak çalışmaktadır.

İstanbul Medipol Üniversitesi Ayrımcılığı Önleme ve Eşitlik Ombudsmanlığı Ofisi’nde Sosyal Medya Sorumlusu olarak görev yapmakta olup, ofisin dijital stratejilerini geliştirme, içerik üretimi ve topluluk yönetimi süreçlerinde önemli rol üstlenmektedir. Daha önce çeşitli kurumsal sosyal medya projelerinde yer almış ve çeşitli projeler gerçekleştirmiştir.

Ayrıca, insan hakları ve medya alanında çalışmalar yürütmekte; ayrımcılık, toplumsal eşitlik ve dezenformasyon konularına odaklanarak farkındalık yaratmayı amaçlayan projelerde yer almaktadır.

Tüm yazılar

Algoritmaların Gölgesinde: Sosyal Medya Dostumuz mu?

Günümüzde sosyal medya hayatımızın merkezinde yer alıyor. Sabah gözümüzü açtığımızda ilk iş telefonumuza bakıyor, gün içinde sayısız kez akışa göz atıyor ve farkında olmadan saatlerimizi ekran başında geçiriyoruz. Öyle ki sosyal medya artık yalnızca bir eğlence aracı değil; haber almak, sosyalleşmek, iş yapmak ve hatta kimliğimizi inşa etmek için kullandığımız bir platform haline geldi. Peki, bu kadar iç içe geçtiğimiz sosyal medya gerçekten dostumuz mu? Yoksa farkında olmadan bizi yönlendiren, zamanımızı ve dikkatimizi sömüren bir sistemin içinde mi kayboluyoruz?

 

Algoritmalar: Bizi Bizden Daha İyi Tanıyan Sistemler

Sosyal medyanın en büyük güçlerinden biri, arka planda çalışan algoritmalardır. Bu algoritmalar, beğendiğimiz, izlediğimiz, paylaştığımız ve hatta saniyeler içinde geçip gittiğimiz içerikleri bile analiz eder. Böylece zamanla bize daha fazla ilgi duyabileceğimiz içerikleri göstermeye başlar. Bu kulağa hoş gelse de aslında bizi bir tür yankı odasına hapsetme tehlikesi taşır.

Örneğin, belirli bir görüşü destekleyen içeriklerle ne kadar çok etkileşime girersek, algoritma bize benzer içerikler sunmaya devam eder ve farklı bakış açılarına maruz kalmamızı engeller. Aynı şekilde, sosyal medyada her şeyin “mükemmel” göründüğü bir dünyada yaşamak, gerçek hayatın zorluklarını görmezden gelmemize neden olabilir. Algoritmalar, çoğu zaman ilgi çekici ve duygusal tepkiler uyandıran içerikleri öne çıkarır; bu da yanlış bilgilerin hızla yayılmasına, sahte mükemmellik algısının artmasına ve toplumda kutuplaşmanın derinleşmesine yol açabilir.

Gerçek Bağlantılar mı, Sanal Yalnızlık mı?

Sosyal medya, insanları bir araya getirmenin en etkili yollarından biri gibi görünüyor. Artık dünyanın öbür ucundaki biriyle anında iletişim kurabiliyor, uzun zamandır görmediğimiz arkadaşlarımızın hayatlarından haberdar olabiliyoruz. Ancak bu bağlantılar ne kadar gerçek?

Beğeniler, yorumlar ve paylaşımlar bize anlık bir tatmin sağlasa da, yüz yüze iletişimin yerini tutamaz. Araştırmalar, sosyal medyada fazla zaman geçiren kişilerin yalnızlık hissinin arttığını gösteriyor. Çünkü buradaki ilişkiler çoğu zaman yüzeysel kalıyor. Birçok kişi, gerçek hayatında yaşadığı sorunları sosyal medyada paylaşmaktan çekiniyor ve yalnızca en iyi anlarını sergiliyor. Bu da başkalarının hayatlarıyla kendi hayatımızı karşılaştırmamıza ve “ben neden böyle değilim?” sorusunu sormamıza neden olabiliyor.

 

Sosyal medyanın dostluğunu sorgulatan bir diğer konu da sahte kimlikler. Herkes en iyi halini gösterdiği için, başkalarının hayatları mükemmel gibi görünebilir. Ancak işin aslı, herkesin kendi hayatında mücadele ettiği sorunlar var. Sosyal medyada gördüğümüz mutluluk ve başarı hikayeleri çoğu zaman bir filtreden geçirilmiş, gerçeğin sadece parlatılmış bir versiyonudur.

 

Dikkat Ekonomisi: Zamanımız ve Dikkatimiz Kimin Kontrolünde?

Sosyal medya platformları, aslında birer teknoloji şirketi ve temel amaçları kâr elde etmek. Peki, bu kârı nasıl sağlıyorlar? Cevap basit: Bizim dikkatimizi satarak.

Ne kadar çok zaman harcarsak, platformlar o kadar çok reklam gösterir ve o kadar fazla gelir elde eder. Bu yüzden sosyal medya şirketleri, bizi platformda daha fazla tutmak için her yolu dener. Sonsuz kaydırma özelliği, anlık bildirimler, hikayeler ve önerilen içerikler gibi özellikler, bizi sürekli olarak ekranda tutmak için tasarlanmıştır. Birçoğumuz, “birkaç dakika bakıp çıkacağım” diyerek girdiğimiz sosyal medyada saatlerimizi harcadığımızı fark etmişizdir. İşte bu, sosyal medyanın bilinçli olarak kullandığı psikolojik bir stratejidir.

 

Sosyal Medya ile Sağlıklı Bir İlişki Kurmak Mümkün mü?

Sosyal medyanın hayatımızın önemli bir parçası olduğu bir gerçek. Ancak onunla nasıl bir ilişki kurduğumuz tamamen bizim elimizde. İşte sosyal medyayı daha bilinçli kullanmanın birkaç yolu:

Algoritmaları bilinçli tüketmek: Karşımıza çıkan her içeriğin neden gösterildiğini sorgulamak ve tek bir bakış açısına sıkışmamak için farklı kaynaklardan beslenmek.

Gerçek ve sanalı ayırt etmek: Sosyal medyada gördüğümüz hayatların sadece bir kesit olduğunu unutmamak ve kendimizi başkalarıyla kıyaslamaktan kaçınmak.

Ekran süresini kontrol etmek: Sosyal medya kullanım süremizi takip etmek ve belirli zamanlarda dijital detoks yapmak.

Yüz yüze iletişimi güçlendirmek: Gerçek arkadaşlıkları ve yüz yüze etkileşimleri sosyal medya üzerinden kurduğumuz bağlantılardan daha önemli görmek.

 

Sonuç olarak, sosyal medya ne tamamen dostumuz ne de düşmanımız. Onu nasıl kullandığımız, bizimle olan ilişkisini belirler. Eğer farkındalıkla hareket edersek, sosyal medyanın sunduğu fırsatlardan en iyi şekilde yararlanabiliriz. Aksi halde, zamanımızı, dikkatimizi ve hatta kimliğimizi kontrol eden bir sisteme dönüşebilir. Önemli olan, onu bir araç olarak kullanmak ve hayatımızın merkezine koymamaktır.