- Mücahit Muslu
- 31 Ağustos 2020
- Blog
İnsan vücudu çok sayıda mikroorganizmayı bünyesinde barındırmaktadır. Bu canlıların çok büyük oranı sindirim sistemine yerleşmiş olup beslenmemiz ile yakından ilişkilidir. Yetişkin bir insanın bağırsaklarında 1000’den fazla tür ve 1014 bakteri bulunmaktadır. Tüm bu canlılar insan genomundan 100 kat daha fazla gen barındırır. Peki, günlük yaşantımızda beslenmemizin sağlığımız ile yakından ilişkili olduğunu biliyorken bu kadar çok gen barındıran mikrobiyotanın beslenme ile ilişkilisi hakkında neler biliyoruz? Şimdi adım adım tüm yaşam boyunca nasıl sağlıklı bir mikrobiyotaya sahip olacağız ve bu mikrobiyotayı nasıl besleyeceğiz öğrenelim.
1-) Yaşama gözlerinizi doğduğunuzda açsanız bile yaşam yaklaşık bundan dokuz ay önce anne karnında başlar. Anne karnında olduğunuz sürece plasenta sizi mikroorganizmalardan korur. Doğuma kadar hiçbir mikroorganizmayı tanımazsınız. Doğumda ise bu mikroorganizmalarla tanışıp hayat boyu yaşarsınız. Normal bir doğumda annenin vajinal yolundaki yararlı bakteriler ile kaplanırsınız. Bu bakteriler daha sonra vücut ve sindirim sistemine yayılır. Bu en doğal ve sağlıklı olandır. Yüzbinlerce yıldır böyle olmuştur. Sezeryan ile doğarsanız annenizin derisindeki bakterilerle tanışırsınız. Bu tarihin çok uzun bir döneminde hiç olmamış bir durumdur. Aslında doğal da değildir. Sezeryanla doğum mikrobiyota için ilk olumsuz durumdur. Aşağıdaki şekilde durumlara göre hangi bakteri türlerinin bağırsağa yerleşeceği gösterilmektedir.
2-) Doğar doğmaz beslenmeniz gerekir ve ilk besleneceğiniz ürün anne sütüdür. Anne sütü sadece bir besin değil canlı bir dokudur. İçinde binlerce yararlı bakteri bulunur. Bebek anne sütünü almaya başlayınca yararlı bakteriler bağırsağa yerleşir ve zararlıların üremesini engeller. Bu bakteriler bebeğin ilk aşısı gibidir. İlk 6 ay sadece anne sütü bebek için yeterlidir ve en az iki yaşına kadar emmesi gerekir. Anne sütü emdikçe bağırsakta bakteriler iyice yerleşir ve bebeğe muhteşem bir koruma sağlar. Anne sütü değil de mama alıyorsanız maalesef bağırsaklar bu bakterilerden mahrum kalır. Hatta bağırsağa çok yararı olmayan bakteriler veya zararlı bakteriler yerleşmiş olur. Genelde ilk kim yerleşmişse onun sözü geçerlidir. Aşağıda bağırsağa yerleşmek için yarışan türler ve durumlar gösterilmektedir.
3-)Daha sonraki tüm yaşamda bu bakteriler ile birlikte yaşarız. Biz beslenirken onlarda bizimle birlikte beslenir. Yeterli ve dengeli beslenmek hepimizin ihtiyacıdır. Hem kendimizi hem de onları ne kadar doğru beslersek o kadar sağlıklı bir yaşam süreriz. Doğru beslenemediğimizde bakterilerimiz ölür ve yerine zararlıları geçmeye başlar.
Özetlersek ‘’anne gebelik sürecinde doğru beslenmeli, bebek normal doğum ile doğmalı ve anne sütü en az iki yaşına kadar sürmeli’’ sağlıklı bir mikrobiyotanın istedikleridir. Zararlı mikrobiyota ise bunların tam tersini istemektedir. Aşağıda mikrobiyotayı geliştiren ve olumsuz etkileyen faktörler gösterilmektedir.
O zaman en önemli konuya gelelim bu süreçler geçti ve bir yetişkin olarak mikrobiyotayı nasıl koruruz? Nasıl beslememiz gerekir?
Aslında bizim sağlığımız için iyi olan ürünler bağırsağımızdaki dostlarımız için de iyidir. Peki, bu dostlar neyi çok sever derseniz;
Bu dostlar özellikle kalın bağırsakta yaşayıp posaya bayılırlar. Bu nedenle yenilen tahılların tam tahıllı olması, bol bol sebze ve meyve tüketilmesi ve kurubaklagiller çok hoşlarına gider.
Damak tatları gelişmiştir. Çeşitliliğe bayılırlar. Avcı toplayıcı atalarımız günde 150 tür yerdi. Sebzeler, meyveler, kökler, balıklar, deniz hayvanları, av etleri, böcekler, yosunlar ve niceleri… Kısaca tabağınızın renkli olması ve bol çeşitlilik onların sağlığı için önemlidir.
Sağlıklı yağları severler. Özellikle balık ve yağlı tohumlar. Kızarmış yağlar veya trans yağlar hiç hoşlarına gitmez. Kırmız etin yağına da çok alışkın değiller. Haftada bir iki defa yeter fazlasını istemezler.
Fermante besinler yeni arkadaşlar demektir. Peynir, kefir, sirke ve boza gibi besinleri severler.
Neleri sevmezler derseniz; tuz, eklenti şeker, abur cubur, asitli içecekler, enerji içecekleri, kafeinli içecekler, yüksek alkol, kızarmış yemekler, ateşe yakın pişmiş mangallar, fazla kimyasal ve hareketsiz bir ev sahibini hiç ama hiç sevmezler.
Bağırsaklarınızda minyonlarca misafir ağırladığınızı unutmayın. Hem onları iyi ağırlayın hem de kendiniz sağlıklı kalın. Bunu başaramazsanız misafirliği obezite, kanser, kalp hastalıkları, romatizma ve niceleri gelmeye başlar.
Kaynak ve Detaylı okuma için;
Türkiye Klinikleri Beslenme ve Diyetetik Beslenme, Mikrobiyota ve Sağlık Özel Sayısı (http://www.turkiyeklinikleri.com/journal/beslenme-ve-diyetetik-ozel-konular/482/issue/2018/4/2-0/mikrobiyota-beslenme-ve-saglik/tr-index.html)
Biyoteknoloji ve Stratejik Sağlık Araştırmaları Dergisi, Mikrobiyota Özel Sayısı (https://dergipark.org.tr/en/pub/bshr/issue/32641).