- Semanur Erol
- 23 Ekim 2020
- Blog
OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK (OKB) NEDİR?
Birçok insan zaman zaman çeşitli konularda evham, endişe ve takıntılara kapılabilir. Ancak çoğu kez günlük yaşam içinde ortaya çıkan bu duygular ile baş edebilir ve sorunlarımızı yaşamamızı etkileme noktasına varmadan çözüme ulaştırabiliriz. Takıntılı düşüncelerin günlük yaşamımızı etkileyecek, günlük aktivitelerimizi kısıtlayacak düzeye gelmesi durumunda Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) adı verilen bir ruhsal hastalık akla gelmelidir.
OBSESYONLAR
Bireyin kontrol dışında zihnine gelen, yoğun bulantı ve sıkıntı veren bilinçli bir çabayla kovulamayan düşünce, düşlem ve dürtülere Obsesyon denir. Burada kişi düşüncelerin mantık dışı olduğunu bilir fakat o düşüncelerin zihnine gelmesine engel olamaz. Buradaki altı çizilmesi gereken ‘’mantık dışı’’ ve ‘’kontrol dışı’’ kelimelerdir. Bunu yaşayan bireybunun mantıksızlığının farkındadır fakat kendisini de bu düşüncelerden alıkoyamaz ve bunları durdurmak için birtakım davranışlara başvurur.
KOMPULSİYONLAR
Zihne gelen takıntılı düşüncelere eşlik eden ya da takıntılı düşüncelerin bunaltısından kurtulmak için yapılan eylemlere Kompulsiyon denir. Bu davranışlar çoğu zaman yineleyicidir. Belirli bir ritüel şeklinde de olabilir. Fakat bu kişilerin en büyük sıkıntısı bu takıntılı davranışların hayatı çekilmez hale getirmesi , saatlerce sürmesi, kişinin işlevselliğinin bozulmasıdır. Yaptığı iş, okul gibi etkinliklerde belirgin olarak sıkıntının girdabındadır. Aile ya da yakın arkadaşlarının ise bu senin elinde neden davranışlarını durdurmuyorsun gibi eleştirilerde onların içe çekilmesine neden olmaktadır.
OKB NE KADAR YAYGINDIR?
OKB en yaygın zihin hastalıklarından biridir ve Amerikalı yetişkinlerin neredeyse %2’si hayatının belli bir zamanında OKB geçirmiştir. Bunların yarısından fazlası ciddi problemlere yol açan çok şiddetli semptomlar yaşamıştır. Erkekler ve kadınların OKB teşhisi koyulma oranı aynıdır. Ancak bu semptomlar erkeklerde genellikle çocuklukta ortaya çıkar. OKB vakalarının neredeyse %25’i 18 yaşının altındaki çocuklardır ve OKB’ si olan yetişkinlerin 1/3’ ünde bu bozukluk genç yaşta gelmiştir.
OKB BELİRTİLERİ NELERDİR?
En yaygın obsesyon belirtileri;
• Aşırı kuşku ve sürekli güven ihtiyacı
• Simetri, düzen ve kusursuzluk dürtüsü
• Günahkar düşünmekten korkma
• Sosyal açıdan kabul edilmez bir davranışta bulunmaktan ya da rezil olmaktan korkma
• Hata yapmaktan korkma
• Başkasına zarar vermekten korkma
• Pislik ya da mikrop bulaşmasından korkma
En yaygın kompülsiyon belirtileri;
• El sıkışmamak, kapı tokmağını tutmamak
• Tekrar tekrar ellerini yıkama, duş alma
• Değeri olmayan nesneleri toplama ve biriktirme
• Yapılacak işleri belirli bir sıraya göre ya da belirli sıraya sokarak yapma
• Belirli cümleleri , kelimeleri ya da duaları tekrarlama
• Rahatsız edici ,akıldan çıkmayan ve uykuyu bölen görüntülere , kelimelere ya da düşüncelere takılma.
OBSESİF KOMPULSİF KİŞİLERİN DÜŞÜNCE SİSTEMATİĞİ
Kişinin zihne gelen düşünceleri kendi kontrolündedir. Eğer ki kötü bir şey düşünüyorsa yapmıştır. Düşünceler ile yapmak aynı şey olduğuna inanırlar. Düşünceleri kontrol edememenin sorumlusu da kendileridir ve dolayısıyla bu düşünce sistematiği onların ‘’şuçlu’’ hissetmelerindeki en önemli argümandır. Suçluluk hissi beraberinde cezalandırmayı getirdiği kompulsiyonlar aktifleşmektedir. Kişi kendini takıntılı davranışlara kaptırmaktadır.
OKB TEDAVİSİ
Kendi kendine düzelme olasılığı bulunmayan Obsesif Kompulsif Bozukluğun en iyi tedavi yöntemi ‘’Bilişsel Davranışçı Psikoterapi’’ ile birlikte uygulanan ilaç tedavisidir. Bilişsel davranışçı psikoterapinin hedefi, Obsesif Kompulsif Bozukluğu olan kişinin ritüellerini gerçekleştirmeden, korkularıyla yüzleşmelerini ve kaygılarını azaltmasını sağlamaktadır. Her ruhsal sorunda olduğu gibi Obsesif Kompulsif Bozukluğu sorunu olan kişiler sıklıkla takıntılı düşünce ve davranışları çevredekiler tarafından fark edildiğinde, öğrenildiğinde nasıl karşılanacakları ile ilgili endişe yaşarlar. Ayıplanacağı, dalga geçileceği, küçük düşürülebileceği, etiketleneceği düşüncesi ile hissettiklerini paylaşmaktan ya da açığa vurmaktan kaçınırlar. Aile üyeleri ve arkadaşları zaman zaman çevreye de huzursuzluk verecek düzeye varan takıntılı kaynaklandığını bilmelidir ve destek almaları konusunda yardımcı olmalıdırlar. Bu sorun nedeniyle psikoterapi alan danışmanlar psikolojik destek süreci sonunda normale yakın yaşam sürebilirler. Korku ve kaygılarla dolu bir zihinde, hayallere, gelecek planlarına, güzel ve sağlıklı günlere yer yoktur.
Yeni yazılarda görüşmek üzere bilim ve sağlıkla kalın…
No Comments
Sorry, the comment form is closed at this time.