Fırat Semih Avşar, toplumsal yapı, savunuculuk ve insan hakları konularında çalışmalar yapmaktadır. T.C. İçişleri Bakanlığı’nda proje bölge koordinatörü olarak görev yapmıştır.
Ayrıca, UNHCR (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) aracılığıyla sürdürülebilir kalkınma ve insan onuru konularında projelerde görev almış, birçok projenin yazımı ve koordinasyonunda yardımcı olmuştur. Gençlik liderliği sertifikasını Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği’nde almıştır.
T.C. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı bünyesinde göçmen hakları, dezenformasyon, savunuculuk ve toplumsal uyum konularında proje koordinatörlüğü yapmıştır.
Avşar, birçok araştırma merkezinde mülteci ve göçmenlerle ilgili saha ve analiz raporlarında yer almıştır. Şu anda İstanbul Medipol Üniversitesi’nde Ayrımcılığı Önleme ve Eşitlik Ombudsmanlığı Ofisi'nin Ombudsman Uzmanı olarak görev yapmakta ve aynı zamanda yüksek lisans eğitimine devam etmektedir.
Geleceğin Bilimi
Siyasal Teoriler Araştırmacısı
“Meselenin özünün ne olduğunu bilelim adalet duygumuzu serbest bırakalım, basmakalıp duygulara yer vermeyelim yoksa otomatik mekanizma ayrımcılığa sizi götürecektir.”
(Korkut:2024)
Uluslararası öğrencilerimiz, dostlarımız, sınıf arkadaşlarımız, kendine has kültürleriyle ülkemiz için birer kültür ateşesi niteliği taşımaktadırlar. Ülkelerinden bizimle bir ara da eğitim almaya gelmektedirler, gösterdiğimiz örf, adet, aile yaşantısı, misafirperverlik ve sıcakkanlılık gibi değerlerimizin ülkelerine dönüşlerinde anlatılması, ülkemizin prestiji açısından da son derece önemlidir. Maalesef, son zamanlarda ülkemizde yaşanan politik mevzular özellikle göçmenlere karşı alınan tavır, uluslararası öğrencilere de sarkmaya başlamış durumdadır. Uluslararası öğrencilere karşı yapılan ırkçılık ve ayrımcılık, ne yazık ki pek fark edilmese de ülkemizin uluslararası alanda kötü bir izlenim vermesine yol açmaktadır.
Uluslararası öğrenciler, ülkemiz için sadece kültürel zenginlikler getirmekle kalmaz, aynı zamanda sosyal, akademik ve ekonomik anlamda da birçok kazanım sağlarlar. Onların varlığı, üniversitelerimizin uluslararası düzeyde tanınmasına ve akademik alanda daha ileriye gitmemize olanak sağlar. Ayrıca, uluslararası öğrencilerle yapılan kültürel ve bilimsel etkileşimler, yerel de öğrencilerimizin kültürel çalışmalarını da geliştirmektedir, dünya görüşlerini ve farklı bakış açılarıyla olaylara bakmada bu etkileşim katkıda bulunur. Bu nedenle, uluslararası öğrencilere karşı ırkçı ve ayrımcı tutumlar sergilemek, aslında kendi kendimize yapacağımız bir haksızlıktır.
Günlük siyasi oluşumlar maalesef öğrenciler arasında uyumsuzlukların oluşmasına sebep olabilir. Ancak bu durumda bilinçlendirme ve farklı kültürlerin zenginlik olduğunun öncelenmesi gerekmektedir. Ayrımcılık ve ırkçılık karşısında sessiz kalmak ise asla kabul edilemez bir durumdur. Her birey, gördüğü eşitsizliklere karşı sesini yükseltmeli ve haklarını korumalıdır. Elbette bu, şiddet veya saldırganlıkla değil, daha adil bir dünya için savunuculuk faaliyetleriyle gerçekleştirilmelidir.
Uluslararası öğrencilerin eşitlik, adalet ve hoşgörü temelinde karşılanması ve desteklenmesi gerekmektedir. Bu, sadece kampüs içerisinde değil, kampüs dışında da geçerlidir.
Ayrımcılık ve ırkçılıktan uzak durmak, farklılıkları kabul etmek ve bir zenginlik olarak görmek önemlidir. Bu durum, toplumun her kesiminde bilinçlendirme çalışmalarıyla desteklenmelidir.
Ülkemizdeki uluslararası öğrenci sayısının artmasıyla birlikte, onların yaşadığı sorunlara duyarlı olmak ve çözüm bulmak da önemlidir. Öncelikle, uluslararası öğrencilere yönelik ayrımcılık, ırkçılık ve diğer haksız muamelelerle mücadele etmek için etkili politikalar ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bu düzenlemeler, uluslararası öğrencilerin haklarını korumayı ve onlara eşit fırsatlar sunmayı hedeflemelidir.
Ayrıca, üniversiteler ve diğer eğitim kurumları, uluslararası öğrencilerin uyumunu desteklemek için çeşitli programlar ve etkinlikler düzenlemelidir. Bu programlar, kültürlerarası iletişimi güçlendirmeyi, anlayışı artırmayı ve öğrenciler arasında güçlü bir dayanışma ve dostluk ağı oluşturmayı amaçlamalıdır.
Son olarak, medya ve kamuoyu da uluslararası öğrencilere karşı olumlu bir tutum sergilemeli ve farkındalık yaratmalıdır. Medya, stereotiplerden kaçınmalı ve uluslararası öğrencilerin başarılarına, deneyimlerine ve kültürel katkılarına vurgu yapmalıdır. Kamuoyu ise farklılıkları kucaklayan bir toplumun parçası olmanın önemini kavramalı ve hoşgörüyle hareket etmelidir.
Belki de Mete Tunçay’ın, 1995 de Boğaziçi Üniversitesinde, Hoşgörü Yılı’nda Mülteciler Sivil Toplum Örgütlerinden Beklenenler Sempozyumu’nda dediği gibi hoşgörü güzel bir kavram değil.
(Mete Tunçay:1995) “Bir alan var göç sosyolojisi, uzman falan değilim biraz tarih okudum o kadar. Hoşgörünün çok sevimli olduğu fikrinde değilim ama gündem bu. Hoşgörü, karşıdakini ötekini benimseyen, ona yukarıdan aşağıya bakan, ona tahammül eden, katlanan bir hava vardır. Empati kavramı daha eşitlikçi olurdu.” Demiştir.
Evet, bizler empati yapmalı ve ona göre hareket etmeliyiz. Hangi ülkeden geldiğini, ırk, dil, din, renk düşünmeden empati kurmalı ve uluslararası öğrencilere destek vermeliyiz.
Unutmayalım ki, uluslararası öğrenciler kültürel zenginliklerimizi paylaşan ve ülkemizi temsil eden önemli birer köprüdür. Onların varlığı, ülkemizin prestijine katkı sağlar ve geleceğe umutla bakmamızı sağlar.
Uluslararası öğrencileri bahene göstererek göçmenler ile ilgili sosyal medya çalışmalarının yapılması ve bu yolla siyahi öğrenciler ya da arap öğrenciler üzerinden karalama kampanyası yapmak ahlaki olmayanı destelemek ileri de kendinize de yapılan söyemler için sizi destekleyecek birilerini bulamayacaksınız demektir. Hakikate ve vicdanımıza kulak verelim…
Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in “Irkçılık yapan ve ırkçılık davası güden bizden değildir. Irkçılık için savaşan bizden değildir. Irkçılık üzere ölen de bizden değildir.”
(Ebu Davud, Edeb 111-112.)